Vefa!

Türk siyasetinde derin iz bırakan isimlerin belki de en önemli özelliği, sağlam bir kadro kurmuş olmalarıdır. Bu isimlerin başında da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geliyor. İstanbul İl Başkanlığı döneminden itibaren kendi kadrosunu kuran Erdoğan, bu isimleri önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, ardından da Meclis’e ve hükümete taşıdı. Son 15 yılda Türkiye’yi yöneten pek çok isim belediye kökenlidir. Başbakan Binali Yıldırım da bu isimlerden biri. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçilmesinin ardından İDO Genel Müdürü olan Binali Yıldırım’ın yol arkadaşlığı bugün de devam ediyor. Bu listeye Hayati Yazıcı’dan Ömer Çelik’te Mücahit Arslan’dan Hilmi Güler’e kadar onlarca isim eklenebilir. Bazıları perde arkasında, bazıları vitrinde. Türkiye’yi yıllarca bu kadro yönetti ve yönetmeye devam ediyor. Belki bazıları yorulup kendisini emekliye ayırdı. Bazıları yol arkadaşlığının gereğini yerine getiremedi. Ancak kimse Erdoğan’ı vefasızlıkla suçlayamadı. Çünkü Erdoğan’ın yol arkadaşlığına ne kadar önem verdiğini onu seven, sevmeyen herkes bilir. Muzmin muhalifleri bile başarısının sırrı olarak kadroculuğunu, ekip kurmaktaki becerisini ve vefasını gösterirler. Erdoğan, yolunun kesiştiği ve birlikte çalıştığı isimlerin tamamına, hizmet etme fırsatı sundu. Tayyip Erdoğan efsanesinin en önemli sacayağından birisi bu ekip ruhudur.

Aslında ekip ruhu ve kadro çalışması, siyasette evrensel bir ilkedir. Bunu Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın da, Merhum Başbakan Adnan Menderes’in de imkanları ölçüsünde kullandığı bilinen bir gerçektir. İmkanları ölçüsünde dedim, çünkü o tarihlerde bu isimlerin güvenebilecekleri, yetişmiş, sadakatlerinden emin olacakları kişi sayısı maalesef bugünkü ile kıyas edilemeyecek derecede azdı. Adnan Menderes, darağacında birlikte can verdiği Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu’yu da, Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı da bürokrasiden seçip yanına almıştı. İki isim de görev yaptıkları süre boyunca cansiperane çalışmış, Başbakan Menderes’in halkın gönlünde taht kurmasını imkan veren icraatlara imza atmışlardı. 1958’de Kıbrıs üzerinde Türkiye’nin yeniden sözö sahibi olmasının mimarı dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu idi. Türk Hariciyesi, Fatih Rüştü Zorlu’nun efsane diplomatlığı ve bakanlıktaki başarısı konusunda hemfikirdir.
Turgut Özal da Adnan Kahveci’den Vehbi Dinçerler’e, bir dönem müsteşarlığını da yapan Hasan Celal Güzel’den Mehmet Keçeciler’e kadar çekirdek kadrosunun başarılı icraatlarıyla isminden söz ettirdi ve adını tarihe yazdırdı.
Bir insan, eskilerin ifadesiyle ‘Alleme-i Cihan’ da olsa tek başına bir anlam ifade etmez. Başarılı liderlerin sırrı, kurdukları kadrolarda gizlidir. Bu evrensel ilkeyi yeterli ölçüde uygulayabilenler tarihe isimlerini yazdırırken gerekli dirayeti gösteremeyenler silinip gitmiştir. Hatırlayalım, Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminde Erdoğan’ın götürdüğü pek çok ismi veto ediyordu. Ama Erdoğan bu isimlerin hiçbirinden vazgeçmedi ve hiçbirinin küsüp köşesine çekilmesine izin vermedi. Ya o isimleri başka pozisyonlarda değerlendirdi ya da doğru zamanı gözleyip kafasındaki makama oturttu. Belki de Erdoğan’ın bu dirayeti Türkiye’yi bugünlere taşıdı.
Liderin ekibine, kadrosunu sahip çıkmasını ahlaki bir boyutu da söz konusu. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle, “Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; Hem yolunu kaybedersin, hem dostunu.”

Hayat aslında hepimiz için her an bir imtihan. Bazen dostumuza, yol arkadaşımıza göstereceğimiz vefadır imtihanın adı.

Velhasılı “Vefa sadece İstanbul’da bir semtin adıdır “ yaklaşımı, hele siyasette asla geçer bir akçe olmamıştır.

Yazar: Şevket KOÇ

sevketkoc@msn.com | www.sevketkoc.com

Bu yazıyı paylaş

  • facebook-share
  • tweet-it
  • friendfeed
  • plus-it

yorumlar